Ekipten

Filmler ve UX: Her

Yazar
Gözde Çubukcu
Her filmi ile yalnız ve dünyasından kopuk Theodore'un Samantha ismindeki yapay zekayla yaşadığı ilişkiyi gözleme şansını yakalıyoruz. Peki, bu süreçte kullanıcı deneyimi ne kadar önemli? Bu yazıda bu noktayı inceledik.
USERSPOTS BÜLTEN
Her ay tasarım ve teknoloji üzerine yeni stiller, dijital ürünler, projeleriniz için kaynaklar, tasarım ilhamları ve daha fazlasına sahip bülten.
Aramıza hoş geldin! Yeni bültenlerimiz de görüşmek üzere...
Oops! Something went wrong while submitting the form.

“İnsanlar konuşa konuşa anlaşır” noktasından bugün geldiğimiz insan - makine etkileşimi, artık her gün kurduğumuz sıradan iletişimin dinamiklerini alt üst etmeye devam ediyor. Bu yazımızda, insan - makine etkileşimini bambaşka bir perspektiften ele alarak bizlere gösteren ve farklı düşünmeye iten ‘Her’ filminden bahsedeceğiz.

Artık herkesin kolay bir şekilde işletim sistemleri ile sesli komut teknolojisine erişebildiği çok da uzak olmayan bir gelecekte geçen filmde, makine kullanımının artık insan - makine etkileşiminden çıkıp bunun bir ‘iletişim’ olduğunu filmde insansı iletişim kurabilme yetisi “Sezgileri olan, sizi dinleyen, anlayan ve tanıyan bir varlık.” olarak tanıtılan OS1 ile görüyoruz.

Bu yeni geliştirilmiş ve bir ‘bilinç’ olarak tanıtılan OS1 ile ilk karşılaşmada erkek sesine sahip ve daha robotik bir konuşma şekline sahip bir ön işletim sistemi Theo’yu karşılayarak üç adet soru soruyor. Diyalog şu şekilde:

+Bay Theodore Twombley, dünyanın ilk yapay zekalı işletim sistemine hoşgeldiniz, OS1. İşletim sistemi başlamadan önce size birkaç temel soru sormak istiyoruz. Bu size en uygun işletim sistemini kurmamız için bize yardımcı olacak. Sosyal birisi mi yoksa asosyal birisi misiniz?

+Son zamanlarda pek sosyalleştim diyemem. Daha çok—

-Sesinizde kararsızlık seziyorum. Katılıyor musunuz?

+Tereddüt mü?

-Evet.

+Kulağa tereddüt eder gibi geldiysem özür dilerim. Sadece detaylı bir şekilde izah etmek istedim.

-İşletim sisteminizin erkek sesine mi kadın sesine mi sahip olmasını istersiniz?

+Kadın olabilir.

-Annenizle ilişkinizi nasıl tarif edersiniz?

+İyi sayılır. Annemle ilgili can sıkıcı olan şey şu ki ne zaman bir sorunumu anlatsam konuyu kendisine bağlıyor. Benimle pek--

-Teşekkürler. Kişiye özel işletim sisteminiz başlatılırken lütfen bekleyin.

Bu sohbet dinamiğinde yapay zeka sohbet sırasında iki defa Theodore’un konuşmasını bölerek devam ediyor. Burada bu ilk karşımıza çıkan yapay zekanın sohbet akışına insansı olarak karşılık vermeyişinden dolayı daha çok bir chatbot altyapısıyla sohbete yaklaştığını görebiliriz. Sorduğu bu sorular ile Theo’nun iletişim dinamiğini ölçerek ona özel bir işletim sistemi sunuyor. Kısa bir süre bekledikten sonra bir kadın sesi gayet insansı bir sıcak tonlama ile “Merhaba!” diyor ve direkt olarak Theodore’a nasıl olduğunu sorarak sohbeti başlatıyor. Tabi ki burada Theo’nun mimiklerinde ve sesindeki şaşkın ifadeyi görebiliyoruz. Samantha oldukça tez canlı ve heyecanlı bir karakter olarak karşımıza çıkıyor, bir de kendi adını saniyeler içerisinde bir bebek isimleri kitabından seçerek Theo’yu daha da şaşırtıyor.

Başta resmi bir şekilde başlayan iletişim bir noktadan sonra yapay zekanın kabiliyetlerini gördükçe sadece ‘e-posta okunması, rezervasyon yapılması, haber okunması’ gibi günlük, bir makineden beklenenler dışına çıkıp Theo’nun canı istediği anda Samantha’ya danışarak bilgi alabildiği, birbirlerinin duygu durumlarına hakim oldukları ve biribirilerini hissettikleri bir noktaya geliyor. Tam da reklamı yapıldığı gibi “Sezgileri olan, sizi dinleyen, anlayan ve tanıyan bir varlık.” oluyor. Zaten gelişmeye programlanmış bilinçli yapay zeka Samantha bu noktadan sonra kendini sorgular hale geliyor.

Tabi ki de her sesli etkileşim bir conversational design olmayabilir, bunun sebebi conversational design dediğimiz olguda etkileşimin, insan diyaloglarındaki gibi bir turdan fazla olması gerekmesi. Her filminde işittiğimiz ve şahit olduğumuz diyaloglar en başından beri bir chatbottan alabileceğimiz karşılığın çok daha fazlası oluyor ve artarak devam ediyor. Conversational design içerisindeki devamlılık ilkesini de bu şekilde görüyoruz çünkü Samantha her zaman Theo’nun söylediklerinden sonra nasıl bir diyalog kuracağını tahmin ederek hazırlıyor ve Theo ile iletişimleri hep akıcı olarak devam edebiliyor.

İletişim dediğimiz süreç genellikle bir turdan fazla sürer, iletişimi insansı yapan şey de budur diyebiliriz. Eğer bir sohbet bir turdan fazla sürmüyorsa insansı hissiyatını yitirip bir chatbotla konuşuyor hissi vermeye başlıyor. Bu yüzden diyebiliriz ki tabi ki de her sesli etkileşim bir conversational design olmayabilir. Filmde işittiğimiz ve şahit olduğumuz diyaloglar en başından beri bir chatbottan alabileceğimiz karşılığın çok daha fazlası oluyor ve artarak devam ediyor. 

Conversational design içerisindeki devamlılık ilkesini de bu şekilde görüyoruz çünkü Samantha her zaman Theo’nun söylediklerinden sonra nasıl bir diyalog kuracağını tahmin ederek hazırlıyor ve Theo ile iletişimleri hep akıcı olarak devam edebiliyor.

Filmin bir noktasında öğreniyoruz ki, OS’ler ile romantik ilişkiler hakkında makaleler yazılmaya başlanmış. Burada aslında sezgi yeteneği olan işletim sistemlerinin ne kadar da insansı sohbetler, duygular geliştirebildiğini ve geniş çapta bu tarz ilişkilerin oluşmaya başlandığını anlıyoruz. Benim bu konudaki yaklaşımım, en başında bizlere yardımcı olması için edindiğimiz bir sistemin bizlere ihtiyacımız dışı önerilerle de gelebiliyor olması konusundaki çizginin çok ince ve neredeyse saydam olması. Bize her anlamda yardımcı olabilen bu OS’lere merak ettiğimiz bir bilgiyi sorabiliyorken aynı zamanda şakalaşıp gülerken, bir yandan sevgili olabiliyoruz, bir ilişkide bulunabiliyoruz ve hisler geliştirebiliyoruz. Burada aslında olay sadece OS’in bu yetileri geliştirebilmesi değil, bir insanın da insan olmadığını pekala bildiği bir ‘şey’e hisler besleyebilmesi.

İnsansı kaynaklara sınırsız erişimi olan bir işletim sistemi, bir şeyler hissetmekle ilgili her şeyi öğrenebilir ama hissetmeyi eğer yazılımında yoksa hiçbir şekilde öğrenemez. Bu noktada Her’de insanlara pazarlanan OS1’ın aslında -komplo teorisi gibi olacak ama- insanlarla romantik ilişkiler de kurabilecek şekilde tasarlanmış olması gerekmekte. ‘İnsansı’ olması için yazılmış bir işletim sisteminin bu tarz davranışlarını benim gibi ürkütücü bulan elbette ki vardır. Bu belirsiz aralığa Tekinsiz Vadi (Uncanny Valley) deniyor. Filmde de en başlarda aslında bunu Theo’nun Samantha ile ilk iletişim kurduğu sırada görüyoruz.

İşletim sistemi ile ilk iletişimden sonra Samantha Theo’nun sesinden biraz kafasının karıştığını algılıyor ve çalışma şeklimi merak ediyorsan sana anlatabilirim diyerek onu bu tekinsiz hissettiren aralıktan çıkarmak için nasıl çalıştığını anlatıyor. Burada bu kafa karışıklığını algılama noktasında Samantha kullanıcısına insansı bir geri dönüşle yaklaşıp ona rahat hissedeceği detaylı ve kişisel bir diyalog ile cevap veriyor.Günümüzdeki hali hazır chatbotlardan bilişsel zekaya sahip bir işletim sisteminin ne kadar  Bu sırada tekrar aralarında geçen bir sohbette Theo, Samantha’ya biraz ‘tuhaf’ olduğunu söylüyor, Samantha sebebini sorunca Theo da karşılık olarak “İnsan gibi konuşuyorsun ama sadece bilgisayarda bir sessin” diyor.

Tabii ki filmde Theo ve Samantha ilişkisini ateşleyen şeylerden biri de Theo’nun bir boşanma sürecinde olup kendisini sosyal anlamda kapatmış olması ve Samantha’nın onunla sorgusuz sualsiz her şey hakkında heyecanlanarak konuşması. Bu durumu günümüzde yaşıyor olsaydık bu tür ilişkilere ne kadar olumlu bakabilirdik? Ki film çok da uzak olmayan bir gelecek konseptini ele alıyor. Bir insan, insan olmayan ama insan olmayı fazlaca arzulayan bir yapay zekayı diğer insanlara tercih edecek kadar hayatının içine alıyor, hatta ona neredeyse artık daha az asistanlık yaptırıyor.

Düşünsenize, Alexa’yı artık evinizin ışıklarını kapatma-açması için değil de sohbet için kullanıyorsunuz. Akla hep aynı soru geliyor, bu kadar insansı olan bir yapay zeka/işletim sistemi ne kadar sağlıklı? Çünkü filmde başlarda Theo’nun “Bilgisayarımla bunları konuştuğuma inanamıyorum” sorgulamalarının üzerine gerçekçi gözüken bir ilişki kuruluyor. Tekinsiz vadiyi bu kadar hızlı aşmak ne kadar olası? İnsansı bu makinenin hala insan olmadığını bizlere bir şeyin hatırlatmasının gerekliliğini doğuruyor bu durum.

Sesli komut sistemlerinin geçmişten günümüze yolculuğunda ‘her’ filmi çok da ütopik gelmiyor bana göre. Bu süreç iki parçaya ayrılıyor ve eğer bir gün sezgi gücüne sahip bilinçte yapay zekalar geliştirilirse bu yeni bir dönem olacaktır. 1952 yılından beri Bell Labs, IBM gibi şirketler bu alanda çalışmalar yapılıyor. Sesli komut sistemine geçiş ve insan-makine etkileşiminde “Siri” çok önemli bir yer tutuyor.

2007’de Siri kurulana kadarki süreçte sadece verilen veriyi tanıyabilen, anlayabilen ve seslendirebilen sistemler yavaşça gelişti ve günümüze kadar gelerek Amazon Echo, Google Home, IOS ile entegre Siri gibi sistemler gelişti. Filmde sesli komut sistemleri ve dialog sistemleri o kadar yaygın kullanılıyor ki, yakın gelecek dediğimiz zamanda akıllı telefonlar ya da bilgisayar sistemleri daha az komplike ve sade tutulmuş, yaşadığımız dünyada metrolarda ya da sokaklarda sürekli telefona bakan gördüğümüz insanların aksine, telefonuna bakan çok az insan görüyoruz. Kullanıcı deneyiminin fiziksel üründen neredeyse koptuğunu görebiliyoruz.

Sadece bilgiyi tanıma aşamasından sesli komut almaya geçişten sonra, sesli karşılıklı insansı diyalog kurabilmek sırada gibi gözüküyor. Peki, ileride bir noktada hepimiz kendimize ait bilinçli yapay zekalarımız ile bu şekilde teknolojinin bu kadar içinde ama sade bir hayat yaşayabilecek miyiz?

Filmler ve UX: Her
Filmler ve UX: Her

Hazırlayan;

UX Okulu Katılımcısı

Gözde Çubukcu

Oluşturulma Tarihi
01/2023
Güncellenme Tarihi
01/2023
Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Userspots Bülten
Her ay tasarım ve teknoloji üzerine yeni stiller, dijital ürünler, projeleriniz için kaynaklar, tasarım ilhamları ve daha fazlasına sahip bülten.
2300’den fazla kişinin kayıtlı olduğu kulübümüze katıl !
Başvuru için teşekkürler. En kısa sürede sizinle iletişime geçeceğiz.
Lütfen eksik bilgileri tamamlayıp, tekrar deneyin.